16 Aralık 2010 Perşembe

Yazarın başvuru kaynakları: Yazım Kılavuzları

Eğer ciddi bir biçimde yazarlıkla uğraşmak arzusundaysanız, masanızın üzerinde bulunması gereken iki temel kitap vardır. Bunlardan biri sözlük, diğeriyse yazım kılavuzudur. Önce yazım kılavuzundan bahsedelim.
Şunu öncelikle belirteyim. Ben nasıl olsa yazarım, bunu yayınevinde düzeltirler diye sakın düşünmeyin. Eğer yazdığınız kitap iyiyse bir yere kadar yaptığınız yazım yanlışları hoş görülebilir. Yine de şunu unutmayın: yazdıklarınızın yazım yanlışlarıyla dolu olması, okumadığınızı ve dolayısıyla yazamadığınızı destekleyen belirtilerdir. Dolayısıyla bir sayfa içinde dolu yazım yanlışıyla karşılaşan editör, önünde okunacak daha sürüyle kitap dosyası olduğu için en iyi olasılıkla sizin dosyanızı diğerlerinin arkasına öteleyebilir. Dergi yayıncılığında onu bile yapmaz, gönderdiğiniz öyküyü, yazıyı – hele ki şiiri – çöpe yollayabilirler. Zira dergi yayıncıları, onca işlerinin arasında yazım yanlışlarıyla dolu bir metnin düzeltisini yapmak için çaba harcamazlar.

Ben zaten yazım kurallarına yeterince vâkıfım deyip yazım kılavuzuna gereksinim duymadığınızı düşünmeyin. Herkes hata yapar. Özellikle yayıncılar, yazarlar, akademisyenler, reklamcılar yazıyla yoğun bir biçimde ilişki içinde oldukları ve hata yapma olasılıklarının sürekli olduğunu bildikleri için işleri sırasında yanlarında mutlaka yazım kılavuzu bulundururlar. Bu yüzden, benim yazım kılavuzuna gereksinimim yok, deme gibi bir lüksünüz olmadığını unutmayın!

Peki hangi yazım kılavuzunu alsak? Yazı-çiziyle ilgisi olmayan pek çok kişinin ilk aklına gelen ad Türk Dil Kurumunun yayımladığı olacaktır. Unutun! Ama önce sebebini anlayabilmeniz için açıklamam gerek. Türk Dil Kurumu,  1980 askerî darbesiyle birlikte yapısal bir değişikliğe uğradı. Bu değişikliğin sonucu olarak TDK bir sürü çelişkili uygulamada bulundu. Bu uygulamalar içinde başat olanlar imlayla ilgili olanlardı. TDK, bir gün ak dediğine bir başka gün kara diyebilir. Üstelik bu uygulamaların kendi içinde bir tutarlılığı da yok. Bir örnek vereyim. Yeni  TDK’ya göre ayrı yazılan bileşik sözcükler diye bir şey türetildi. Bunlardan bir tanesi “adam sendecilik” sözcüğünün yazımı. Eğer bu sözcük, gerçekten dil kurallarına göre ayrı yazılmak durumunda olsaydı, dahi anlamındaki de’lerin ayrı yazılması sebebiyle “adam sen decilik” biçiminde yazılması gerekirdi. Kaldı ki bu halinin de ne kadar göz tırmaladığı ortada. Dolayısıyla bileşik sözcüklerin ne zaman ayrı, ne zaman bitişik yazılması gerektiğiyle ilgili belirli ve tutarlı bir kuralı da bulunmayan TDK’nın bu tek örnekte bile çelişkileri görünmekte.

Dilbilim ve dilbilgisi üzerine bir blog olmadığımız için pek çok örnek olmasına karşın bu konuyla fazla sıkmak istemem. Yalnızca şu bilinse yeter, bugün üniversitelerde (sözgelimi akademik tez yazımlarında) , reklamcılıkta, yayıncılıkta, yazarlar arasında ve hatta üniversiteye öğrenci seçme sınavlarında TDK’nın yazım kılavuzu dikkate alınmamaktadır. Tabii bu son verdiğim örnek bazı çelişkilere de yol açmıyor değil. İlköğretimde öğrencilere öğretilen Türkçe bilgileri, TDK’nın yazım kılavuzuna göre. Lisedeyse üniversite sınavı dolayısıyla bu yoldan sapılıyor ve birazdan adını anacağım yazım kılavuzu esas alınıyor. Bu da ilköğretimde öğrencilerin öğrendikleri bilgileri, bir yıl sonra liseye geçince unutmaları zorunluluğu demek. Tam bir karmaşa!

Peki en güvenilir nitelikteki yazım kılavuzu hangisi? "Aman reklamdan kaçınayım," gibi bir kaygım olmadığını önceki yazılardan da az çok biliyorsunuz. Sonuçta devlet televizyonunda program sunmadığım için böyle bir çekincem yok. Yazım kılavuzuyla ilgili de bir ad vereceğim elbette. Ancak şunu hemen söyleyeyim ki maalesef Türkçe için mükemmel, eksiksiz bir yazım kılavuzu yok. Ancak içlerinde en güvenilir olarak kabul edilen bir tane yazım kılavuzu mevcut. Bu kılavuz, daha önce Adam Yayınlarının yayımladığı, şu an içinse Epsilon Yayınlarınca yayımlanan Ana Yazım Kılavuzu. Bu kılavuzun özelliği yayıncılar, akademisyenler ve reklamcılar arasında genel bir kabul görmüş olması. Zira oldukça çelişkilerden arındırılmış, tutarlı ve genel kullanımla uyumlu bir kılavuz. Sanırım bunun başlıca sebebi, bu kılavuzun, 1980 sonrasında yapısı değiştirilen TDK’nın askerî  darbe öncesindeki son başkanı olan Ömer Asım Aksoy başkanlığındaki bir kurulca hazırlanmış olması. Dolayısıyla yazıyla ve Türkçenin kullanımıyla ilgisi olan kesimlerde en güvenilir kılavuz kabul ediliyor. 

Ben ve tanıdığım yazarlar, yayıncılar, büyük bir çoğunlukla adını andığım bu kılavuzu kullanmakta. Tabii bu kılavuzda yer almayan bir iki kural da ekleyerek. Sözgelimi, bu kılavuza göre nispet i’si olarak da bilinen -î ekinde ‘şapka’ olarak anılan düzeltme imi hiçbir biçimde kullanılmıyor. Ancak yayıncılar ve yazarlar, zorunluluktan dolayı bu kuralın istisnasını bulmuş durumdalar. Okumada bir anlık da olsa karışıklığa yol açabilecek hallerde bu ek ‘şapkalı’ olarak kullanıyor.

Mesela, “Resmi duvara astım.” ve “Resmî bir görüşmem var.” cümlelerinde olduğu gibi.
Karışıklığa sebep olmayacak olan ‘ticari’, ‘kısmi’, ‘ani’ gibi sözcüklerde böyle bir kullanım yok tabii. Aynı karışıklık kaygısından dolayı anı, ana sözcükleriyle karışmasın diye “Bu ânı hatırlıyorum.” “Şu âna kadar böyle bir şey yaşamamıştım.” cümlelerindeki gibi an sözcüğü -i  ve -e  hal eklerini aldığında da başına şapka konuyor.

Belki bunlar gibi bir iki istisna dışında Ana Yazım Kılavuzu’nun kurallarına genel olarak sadık kalınıyor. Bilgilenmek isteyenler, yalnızca başları sıkıştığında değil, genel olarak Türkçe imla hakkında bilgi edinmek için kılavuzun başındaki “Genel Yazım Kuralları”na bakabilir.

Şunu da belirteyim ki bu yazıyı yazarken bile bir iki defa yazım kılavuzuna bakmak zorunda kaldım. Sanırım bu bile yazım kılavuzunun her an elimizin altında olması gerektiğini örnekliyor. Yazının başında sözlüklerden söz etmiştim. Sözlükler bambaşka bir konu. Üstelik yazım kılavuzlarında olduğu gibi sorunlardan çok keyifli anlar barındırıyor. Ayrıca yazarlığın yaratıcılık boyutuna dair pek çok anahtar da içeriyor. Merak edenler bir sonraki yazımızı beklesin.

Ufak bir öneri: Türkçenin dil meseleleriyle ilgilenen biriyseniz sözünü ettiğim Ana Yazım Kılavuzu’nun ‘Giriş’ kısmına ve İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınlarınca yayımlanan Türkiye’de Dil Tartışmaları adlı kitaba da göz atabilirsiniz.

7 yorum:

Eksik Günlük dedi ki...

tesekkurler.

Adsız dedi ki...

"Üstelik yazım kılavuzlarında olduğu gibi sorunlardan çok keyifli anlar barındırıyor." Bu cümlede bir anlatım bozukluğu var mı, yoksa ben mi anlayamıyorum?

Yazar Odası dedi ki...

"Yazım kılavuzlarında olduğunun aksine. . ." deseymişim daha doğru ifade etmiş olacaktım. Haklısınız.

Adsız dedi ki...

Dil Derneği'nin kılavuzunu kullanıyorum ben, Ana Yazım Kılavuzu'nu ona tercih etmemiz için bir sebep var mı?

Yazar Odası dedi ki...

Dil Derneğininkiyle A.Y.M.'nin kimi sözcüklerde farkları da var. Ben şahsen yayınevlerinde, yazarlarca, editörlerce vb. daha yaygın kullanıldığı için Ana Yazım Kılavuzu'nu tercih ediyorum. İmla anlayışı da benim anlayışımla koşut.

Adsız dedi ki...

Anlatım ve imla çok önemli. Siz bir blog yazmanıza rağmen, anlatım ve imlaya oldukça dikkat ediyorsunuz. Bu gün en çok satan gazetelerde bile birçok imla hatası ve anlatım bozukluğu var. Gazete, dergi gibi yayın organlarındaki hatalar yazı yazan kişileri de etki altında bırakıp onların da hata yapmalarına neden olabilir.

Adsız dedi ki...

Anlatım ve imla çok önemli. Siz bir blog yazmanıza rağmen, anlatım ve imlaya oldukça dikkat ediyorsunuz. Bu gün en çok satan gazetelerde bile birçok imla hatası ve anlatım bozukluğu var. Gazete, dergi gibi yayın organlarındaki hatalar yazı yazan kişilere de olumsuz örnek teşkil edip onların da hata yapmalarına sebep olabilir. Büyük kitlelere seslenen bu insanların daha dikkatli olmaları gerekir. Hatta bence bu konudaki duyarlılık onların vatani sorumluluğudur.