22 Mart 2011 Salı

Hemingway ve Yazarlığın Ne Olmadığı Üzerine

İmge Yaratıcı Yazarlık kursundan daha önce Yazar Odası'nda şu yazıda söz etmiştik. İçinde herhangi bir yazar veya edebiyat dünyasından kimse barındırmayan bu yaratıcı yazarlık kursu, hiç de azımsanmayacak bir para karşılığında yaratıcı yazarlık teknikleri öğrettiklerini iddia etmekte. Üstelik yaratıcı yazarlıkla hiçbir ilgisi olmayan, aldıkları dilbilim ve Türkçe-edebiyat içerikli eğitimlerinde öğrendikleri bir takım şatafatlı söz sanatlarını yaratıcı yazarlık altında sunarak yapıyorlar bu işi. Ben de yazımda örnek derslerini, zamanında açık olan internet sitelerini eleştirmiştim. Ayrıca insanların bunca parasını alıp yaratıcı yazarlık teknikleri öğrettiğini iddia eden bu kişilerin videolarında Oğuz Atay’a ait olan Beyaz Mantolu Adam adlı öyküyü Falih Rıfkı Atay’ın olarak sunmalarından da bahsetmiştim. Kendileri bir süre sonra yazdığım blog girisinin altına uzun uzun yanıt verdiler. Ben de dürüstçesi pek de kısa olmayan biçimde yanıtlarına yanıt verdim. Ancak bu kadar uzun girileri herkesin okuyacağından o kadar da emin değilim açıkçası.

Asıl konuya geçmeden önce Oğuz Atay’la Falih Rıfkı Atay’ı karıştırmaları meselesine bir değinmek istiyorum. Kendileri bu hatalarından dolayı özür diliyorlar ve “Canım yaptık bir defa bir hata, siz ve internette eleştiri yönelten diğer insanlar asıl konuyu gözden kaçırmasınlar” demekteler. Mesele şu ki eğer birileri kişiye özel ders için 2400 TL, 5-8 kişilik gruplar için de kişi başına 800 TL gibi ücretler alıp bir de bir öyküyü, hele ki Türk Edebiyatının en bilinen öykülerinden birini, Oğuz Atay’ın mı yoksa Falih Rıfkı Atay’ın mı yazdığını karıştırırsa bu elbette milletin ağzına sakız olur ve tekrar tekrar bunu adamın kafasına kakarlar. Zira insanlara yazarlık öğretecek belli bir yetkinlik iddiasında bulunulmakta.

Ama ben bu yazıda, İmge Yaratıcı Yazma Kursunun çok daha esaslı bir kusuruna değineceğim. Aslında asıl amacım bu kursu bir kez daha eleştirirken yazarlığın ne olduğunu da bir kez daha anımsatmak. İnsanları böylesine yanlış yönlendiren bir kurum olduğu sürece bu kurumla uğraşmaktan, birkaç yazı daha yazmaktan geri kalmayı düşünmüyorum.

Gelelim konumuza, daha önce bir iki kere yinelemiştim, Hemingway bir yerde şöyle der: “Düzyazı mimaridir, iç tasarım değil, üstelik barok devrini de çoktan geride bıraktık.” Bu, tam da bizim ülkemizde bazılarının kurmaca yazarlığının ve genel olarak sanatın ne olduğunu nasıl anladıklarıyla ilgili bir söz. Yazarlık, birtakım güzel, afili söz sanatlarını yerli yersiz kullanmaya dair bir söz ustalığından çok daha öte bir şeydir. Bir öyküyü, bir romanı oluştururken, ne kadar sözcük sözcük, cümle cümle yazarsanız yazın, yaptığınız şey eski Türk el zanaatlarında olduğu gibi bir bezeme işçiliği değildir. Veya Hemingway’in dediği gibi, ortada bir iç mekânın dekorasyonundan değil, olsa olsa bütünlüklü bir yapının mimarisinden söz edebiliriz. Kilit sözcük burada gizli sanırım, edebiyat veya diğer sanatlar, dekoratif zanaatlardan oldukça farklıdırlar.

Eğer siz, tutup da metne hiçbir katkısı olmayacak biçimde metni birtakım sözcük bezemeleri, afili cümleler, söz sanatlarıyla dolu bir halde doldurursanız tam da Hemingway’in gösterdiği hataya düşersiniz. Siz, bir çini süslemiyorsunuz, barok mobilyalar yapmıyorsunuz, yaptığınız şey tezhip veya bakır işlemeciliği de değil! Yazarlık yaparken yaptığınız şey bir metin inşa etmektir. Bu yapının yeri geldiğinde her bir sözcüğünün önem taşıması, onun bu mimari yapısını değiştirmez. Ama insanlar, yalnızca kurmaca edebiyatı değil, resmi, heykeli, diğer sanatları da bezeme zanaatlarıyla karşıtırıyorlar. Sırf bu yüzdendir ki yalnızca Facebook’ta gerçek şairlere atfedilen bir sürü sahte ağlak manzumeler dolaşmakta. İnsanlar şiirin ne olduğunu bilmediği için bu tür “kendince güzel sözler”i şiir sanıyor.

İşte İmge Yaratıcı Yazma Kursunun ilk ders videosunda yer alanları eleştirmemin başlıca sebebi budur. Bu kursu yürüten kişiler, yazar olmamalarının da etkisiyle yazarlığı bambaşka bir şey sanmaktalar: yazarlığın cümle bazında bir takım söz sanatlarından ibaret olmasını. Oysaki metni böyle söz sanatlarıyla doldurmak, usta yazarlarca şu sözcüklerle karşılanmakta: yapmayın! Zaten şu da bir gerçek ki yaratıcı yazarlık kitaplarının ve eğitiminin ortaya çıktığı 19. yüzyıldan beri genç yazarlara birtakım teknikler öğretilirken “Bakın cümlelerde sözcükleri şöyle şöyle söz sanatlarıyla kullanırsanız yaratıcı bir anlatıma ulaşırsınız” gibi şeyler anlatılmamaktadır. Atölyelerde anlatılanlar temelde metnin mimarisine, kurgusuna, karakterlerine, atmosferine, çatışmaya, olay örgüsüne vb. ilgilidir. Metnin minimal boyutta incelenmesi başka metinlerden ve atölyelere katılan katılımcıların kendi metinlerinden yapılan okumalar sonucu ortaya çıkmaktadır.

Son olarak bir kez daha, yazarlık atölyelerine başvururken dikkatli olun. Paranızı yetkin olmayan kişilere kaptırmayın. Ve unutmayın, yazarlık atölyeleri temelde size kurmaca bir metnin ne demek olduğunu, nelerden oluştuğunu, yazar gözüyle okumanın nasıl yapılıp bir metnin nasıl parçalarına ayrılacağını ve bu deneyimden kendi yazarlığınıza dair neleri öğrenebileceğinizi  öğretirler. Bunun yanı sıra yazdığınız metinleri yetkin gözlere göstererek kendinizi sınamanızı sağlar ve yazma deneyimi sırasında kullanılan bazı teknikler de aktarılır. Ama yazarlık veya sanatçılık temelde öğretilebilen bir şey değildir. Tıpkı resim atölyesinde resim tekniklerini öğrettikleri ama sanatçı olmayı öğretmedikleri gibi. Sanırım bir sanatı el zanaatından ayıran temel farklardan birisi de bu: bir zanaatı başkasından kolayca öğrenebilirsiniz, ama yazarlığı “anlam parçalarıyla oynayarak” öğrenemezsiniz.

10 yorum:

Unknown dedi ki...

Aslina bakarsaniz, ben bu son Imge "Yaratici" yazarlik kursu ile aranizda suregelen, artik epik diye nitelendirebilecegim, tartismanizdan hem zevk duyuyorum hem de yazma sanat ve teknikleri ile ilgilenen herkes icin egitici olduguna inaniyorum.

Ne yazik ki, ulkemizde bir kitle sanati olarak edebiyat daha cok genc, hatta yeniyetme caginda bile diyebiliriz. Buna bagli olarak, edebiyat ile ilgili geleneklerimiz, ozellikle bu sanatin teknigine dair bilgi birikimimiz cok az. Toplum olarak sok icerisindeyiz. Cunku, disarida, ozellikle Amerikan ve Ingiliz edebiyatinda birikmis olan kaynaklarin artik elimize cok rahat gecebilmeleri sebebiyle toylugumuzun farkina variyoruz. Elbette yukarida bahsettiklerim edebiyatin Turkiye'de bir kitle sanati olarak gelismesine engel degil, olsa olsa bir cesit buhran, ama gecici.

Imge "Yaratici" Yazarlik kursu gibi kurumlarin, ne kadar hatali egitim verseler dahi, varliklari bile ulkemizde edebiyatin artik bir kitle sanati olma yolunda ilerlediginin gostergesidir. En azindan isin iyi tarafindan bakmak lazim.

Son olarak, ozellikle dikkat cektiginiz bir nokta var. O da Imge'nin yaptigi, yazar ve eserlerine dair olan hata. Maalesef, kendileri ticari, kar amaci guden bir kurum olarak, objektif bir sekilde her maddi kusurlarindan mesul olduklaridir. Ilgilenen herkesin, Imge'nin degisi ile bu hatayi "agizlarina sakiz yapmalari," veya sizin duzenli bir sekilde bu konuya dikkat cekmeniz cok olagandir.

Ortada Imge'ye yapilan bir haksizlik gormuyorum. Eger terazinin bir kefesinde "kar amaci guden bir ticari kurum" ve diger kefesinde halk varsa, maalesef ticari kurumun elestirilere katlanip, kendini yenilemesi gerekir. Aslina bakarsaniz, Imge'nin gercekten profesyonel bir kurum olmadigini da, olasi bir olasi musterilerine karsi actigi aciklama kampanyasindan goruyoruz. Profesyonel bir ticari kurum, gerekli ozurleri diledikten sonra, yapilan elestirileri goz onune alip, eger gerekiyorsa degisklikler yapip, faaliyetlerine devam eder.

Merak ettigim bir konu daha, Imge neden ogretim kadrosunu aciklamamaktadir? Ilginc.

Sevgiler,
Cemal

M.

NOT: Imge'nin Cocukvizyon.com isimli internet sitesine verdigi ilandan alintidir. Yaratici yazarliktan ne kadar uzak olundugunu artik sizlerin yorumuna birakiyorum: "11-19 yaş grubu için, reklam sektöründe çalışan ve metin yazarlığı ile ilgilenenler için özelleştirilmiş yaratıcı yazma (yaratıcı yazarlık) eğitimleri sunmaktadır. Bu çalışmalardaki temel hedef; katılımcılara dilin yapısal olarak nasıl yaratıcı biçime dönüştüğünü ve insanın yaratıcılığı zihinsel olarak nasıl kodladığını uygulamalarla kavratmaktır. Yani derslerde, "Dil, nasıl bir olanak sunuyor da bardak gibi sıradan bir sözcük yaratıcı bir imgeye dönüşebiliyor ya da insan beyni ne yapıyor da bu sözcüğü yaratıcı bir imge olarak algılıyor?" sorusuna somut, bilimsel yanıtlar verilmeye çalışılıyor. Bu yaklaşım çerçevesinde, 16 hafta süren yaratıcı yazma eğitimi, sözcüksel düzeyden roman gibi büyük ölçekli bir metin düzeyine kadar yazmanın her aşamasının nasıl yaratıcı hale getirilebileceğini uygulamalarla kavratmayı hedeflemektedir."

Ertuğrul Yıldırım dedi ki...

Aktif bir blog değil, yazmanın anlamı yok belki.. Yine de kendi tecrübelerime dayanarak söylemek istediğim bir kaç şey var..

İlki, hani blog boyunca tekrar eden bir "paranızı yetkin olmayan insanlara kaptırmayın" vurgusu var ya? Yazarlık sadece yazmakla ilgili olsaydı kursların yetkinliği, kurs seçerken tek başına belirleyici olabilirdi belki..

Oysa bundan daha öncelikli bir işlevleri var bana kalırsa, o da yazmak isteyenleri bir araya getirmesi.. Bu öyle teraziye vuralacak bir şey olmadığına göre, yapılan değerlendirmeler "x çok iyiymiş lan, ortam süper" benzeri yargılarda da bulunmadığı sürece bi tarafıyla hep eksik kalacaktır..

Hani "taşrada yaşayan ve kendi imkanlarıyla yazmaya çalışan gariban yazar"lar gibi.. Sıkıntı, bilgisizlikten çok, akacak mecra bulamamaktan kaynaklanıyor..

Ve kimi durumlarda kurstan bağımsız, iki kişi arasındaki yaşanacak herhangi bir etkileşim, iyi bir kursun verebileceğinden çok daha fazlasına gebe kalabilyor..

Bunu es geçmemek lazım..

Not: Şu blogun kendisi, blog etrafında kurulu comminity dahi içler acısı halde.. Statuslarında edebiyat paralayanları ayrı tutarsak, ciddi manada yazıyla ilgilenen birini bulmak büyük mesele bu memlekette..

Bu manada yukarda ne söylemiş olursam olayım, takdir edilecek bir iş yapıyorsunuz..

Y.O. dedi ki...

Ertuğrul Bey, uzun süredir yeni yazı yüklenmemesine rağmen yazılan her şeyi dikkate alıyorum. Bu yüzden yorum yazmanız anlamsız değil. Bu blogda iki satır bir şeyler yazmamı takdir edilecek bir iş olarak nitelemenize ise teşekkür ederim.

Adsız dedi ki...

İmgenin ne dediğini bilmiyorum ama sizin ne dediğinizi dikkatle okudum. Ve üzüldüm.
Hemingway muhteşem bir yazar. Ama zamanın yazınını, edebiyatını Hemingway'in kurallarıyla değerlendirirseniz olmaz. Bu arada devrimci bir Beat Kuşağı var mesela, sizin bahsettiğinizden çok farklı.
Yaptığınız şey şu: Her gün yaşadığımız gibi kurallara boğulmadığımız kitaplar alanını da bu günlük yaşantının sıkkın, kuralcı tarzına çevirmeye çalışıyorsunuz.
Bu kabul edilemez.
Bir kitapta hiçbir şey olmak "zorunda" değil.

Y.O. dedi ki...

Aslında yazdıklarımı bağlamı içinde (İmge Yaratıcı Yazma kursunun dedikleri) değerlendirilince Beat Kuşağıyla ters düşen bir şey demiş değilim. Bu arada son cümlenize şiddetle katılıyorum. Bir kitapta hiçbir şey olmak 'zorunda' değil. Kesinlikle altına imzamı atarım bu cümlenin.

Yukarıdaki yazıda amacım bir kural veya bir yazarın anlayışını dayatmak değil; bir yaratıcı yazarlık kursunun sanattan anladığı şeyin kenar süslemelerinden öte bir şey olmadığını ortaya koymaktı. İmge Yaratıcı Yazma'nın ne ortaya koyduğunu merak ediyorsanız konuyla ilgili önceki yazıma ve oradaki ilgili videoya bakabilirsiniz.

Y.O. dedi ki...

Yanıtımı biraz fazla çabuk yayımladım. Yazım hataları ve düşük cümleler için kusuruma bakmayın.

Adsız dedi ki...

Çok güzel bir yazı olmuş, teşekkürler. Kafamı kurcalayan bir konuydu.

R. dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Yazar Odası dedi ki...

@Süleyman Özkoç Yardımcı olabildiysem ne mutlu.

@Rebah Özkoç Yazar Odası'nda dilbigisi öğretmek gibi bir iddiam yok. Böyle bir amacım da yok. Dolayısıyla aslında bu soruyu sormak için yanlış yerdesiniz.

N.Narda dedi ki...

Yazarlıkla, yazmayla ilgili bu önemli noktaları üşenmeyip yazmanız çok güzel. Umarım yazma heveslisi herkese ulaşır.