23 Kasım 2010 Salı

Yazarlık atölyenizi göndergeli mi alırsınız göndergesiz mi?

İmge Yaratıcı Yazma Kursu
Aslında yaratıcı yazarlık atölyeleri hakkında fikir verici bir yazı yazmayı tasarlıyordum. Gece vakti Youtube’a bakınırken, “Ya, bi’ yaratıcı yazarlık diye arayayım, bakalım neler çıkacak” diyecek oldum. İmge Yaratıcı Yazma diye karşıma bir video çıktı. Kesinlikle ibretlik bir youtube paylaşımı olan videoyu izledikten sonra bloğa (kimilerinin imlasına göre bloga) yazacak dehşet bir konu bulduğumu gördüm. Benim Youtube’da rast geldiğim videoya İmge Yaratıcı Yazma’nın sayfasından da ulaşabilirsiniz. (Şu anda okuduğunuz bu yazıyı yayımladıktan sonra ne hikmetse sayfaları ortalıktan toz oldu) Bu arada sitenin geri kalanına da göz atabilirsiniz. Ama önce bu yazıyı okuyun.

Yazarlığa heves edenlerin artmasıyla birlikte tıpkı yurtdışındaki örnekleri gibi Türkiye’de de çeşitli kurslar, atölyeler açılmaya başladı. Bununla birlikte bu işin güzel bir kazanç kapısı olduğunu gören çeşitli kurslar da türemeye başladı. Dediğim gibi aslında bu yazıyı bu tür atölyeler içinden en tanınan ve en güvenilir olanlara ayırmayı düşünüyordum. Gel gör ki bu yazıda sözünü edeceğim kurs pek de önerebileceğim türden değil.

Bugün çok yaratıcı bir yazar gördüm
Yukarıda sözünü ettiğim videoyu açtığımda açıkçası merak ettim ne yumurtlayacaklar diye. İmge Yaratıcı Yazma’nın örnek dersin “Anlam parçalarıyla oynama” başlığını taşıyordu. Bir takım sözcüklerin asıl anlamları dışında kullanılarak yer yer mecaz, yer yer eğretilemeye dayalı ilginç söz sanatlarının kullanımı gösterildikten sonra “Bakın bu sayede nasıl yaratıcı bir imgeye ulaştık,” deniliyordu. Öncelikle bu “Bakın şöyle şöyle yaparsanız yaratıcı bir kullanım olur, yaratıcı bir imge kullanmış olursunuz,” sözlerini duyunca “Yaratıcı Yazarlık” tanımının yanlış algılandığını anladım. Yaratıcı yazarlık dediğimiz şey, tıpkı Güzel Sanatlar gibi bir teknik terimdir. Güzel sanatlar dediğimizde nasıl ki “Aman da ne güzel sanat, çok güzel bir sanat bu” gibisinden bir kullanımdan söz etmiyorsak, yaratıcı yazarlık dediğimizde de “Çok yaratıcı bir yazarsınız, çok yaratıcı bir imgeye ulaştık” türünden bir şeyi kastetmeyiz. Yaratıcı yazarlık dediğimiz şey aslında kurmaca yazarlığı, roman, öykü yazmak gibi edebiyat yazarlığıdır. Yani makale vb. yazmanın aksine, serbest bir yaratım ortaya koyan yazarlıktır. 

Beylik sözleri yaratıcı yazarlık sanmak


Videoda anlam parçalarıyla oynama adı altında beylik söz sanatlarından başka bir şey gösterilmiyor ve üstelik bütün bunlar oldukça kötü bir biçimde yer alıyor. Bu ‘teknik’ , tek tek içerdiği anlam parçalarına ayrılan sözcüklerin taşıdıkları anlam parçalarının değiştirilmesine dayanılıyor. Yani bildiğimiz eğretileme ve mecazın örneklerle anlatılmasından başka bir şey değil. Kullanımlar ise beylikten öte, Allahlık! Bardak sözcüğünün anlam parçalarının (bu anlam parçaları lafı videoda kırk defa kullanılıyor) bir tanesi olan sıvı içermek başka bir anlam parçasıyla değiştiriliyor. Çıkan örnek cümleler şöyle: “Ayşe Hanım oldukça düşünceli biçimde bardağına doldurduğu anılarını yavaş yavaş yudumladı. Ağzında kalan buruk bir tatla ‘Haydi gidelim’ dedi.” Başka örnekler şöyle: “Ahmet Bey, ölmüş bir terzinin yüzünden yapılmış paltosunu giyip sokağa çıktı.” Veya “Son dönemdeki olayları düşüncemin balkonundan seyrettiğimde oldukça ürkütücü bir manzara görüyorum.” vb.

Bütün bu örnekler aslında basbayağı gereksiz sanatlı sözleri cümle içinde kullanmayı, bir başka deyişle beylik sözlerle edebiyat paralamayı edebiyatın kendisi sananların kendilerince yazdıkları metin parçacıklarından farklı değil. Facebook’ta gördüğünüz ve çoğu kere çeşitli yazarların, şairlerin adıyla orada burada paylaşılan ama aslında bir amatörün çiziktirdiği manzumelere benziyor bunlar. Bütün bunların kurmaca bir metinde kaçınılacak şeyler olmaları bir yana, bir yaratıcı yazarlık atölyesinin böylesi eğretilemeler üstünde durması abes. Videoyu, siteyi ve kursu hazırlayanların bir yaratıcı yazarlık atölyesinin yapısı olarak kafalarında neyi imgelediklerini çok merak ediyorum.


Beyaz Mantolu Adam'ı Falih Rıfkı Atay mı yazdı?

Üstelik videoda bunun dışında iki önemli hata da var. Bir tanesi fincanın anlam parçalarına ayrıldığı kısımda art arda fincanın ‘kup’lu, bardağınsa ‘kulp’suz olduğu ifadesiydi. Burada tutup da ufacık bir hatayı yılın yazarlık fiyaskosu diye sunacak değilim. Ama yahu el insaf! Aynı videoda bir yazıyı saniyelerce gösteriyorsun, gösterdiğin görüntüden iki satır farklı ve biri hatalı. Hadi buna da tamam. Ama videoda seslendirmeyi yapan kişi de iki saniye arayla önce yanlış olarak kuplu sonra kulpsuz diyor. Bu özensizlik bence kayda değer. İkinci hata ise çok daha fahiş. Türk edebiyatının en ünlü öykülerinden birisi olan Beyaz Mantolu Adam’ın yazarı Oğuz Atay’ın olduğu halde Falih Rıfkı Atay’a aitmiş gibi anılıyordu. Herhalde İmge Yaratıcı Yazma ekibinde yer alanlar, yazarın adını böyle anımsadılar, doğrulama gereği duymadan da videoya koydular. Sitelerine göz attığım ekibin çoğunlukla Türkçe – Edebiyat öğretmenlerinden veya bu alanda lisans eğitimi almış kişilerden oluştuğunu düşündüğüm için durumu garipsemedim. Lisedeki derslerde Oğuz Atay’dan mı yoksa Falih Rıfkı Atay’dan mı bahsedildiğini bir aklınıza getirin. Böylesi bir öykü olsa olsa Falih Rıfkı Atay’a ait olsa gerektir, değil mi?

Kimlerden oluşuyor bu akademik kadro?

Gelelim İmge Yaratıcı Yazma’nın sitesinden edindiğim izlenimlere. Önce akademik kadroya bakalım. Kadrolarında yer alan kişilerin adları yazılmamış ki bu insanın aklında büyük bir soru işareti uyandırıyor. Yalnızca öğretmenlerinin tamamının akademik bir kimliğe sahip oldukları, lisans/yüksek lisans eğitimine sahip oldukları hatta içlerinden bazılarının doktoralarını sürdürdüklerinden bahsetmedilmekte. Yani bu kişiler üniversite mezunuymuş, içlerinden yüksek lisans yapanlar varmış. Bazıları doktoralarına devam etmekteymiş ama bir tane bile yazar yokmuş.  Bütün bunlar benim için hiçbir şey ifade etmez. En iyi olasılıkla bütün bu öğretmenler edebiyat mezunu ve muhtemelen dilbilim alanında lisansüstü eğitim almış kimseler. Edebiyat mezunu olmak, hatta doktora yapmak da yaratıcı yazarlık açısından hiçbir şey ifade etmez. Yurtdışında, özellikle ABD’de yaratıcı yazarlık üzerine MFA (Master of Fine Arts – Güzel Sanatlar Yüksek Lisansı) içeren programlar var (Hatta çok iyileri var) ancak bunların hiçbirinde “anlam parçacıkları”na ayırıp eğretileme, mecaz falan yapmanın inceliklerinden bahsedilmiyor. Dolayısıyla bu kişilerin aldıkları eğitimin MFA olmadığını da tahmine etmek zor değil. Zira bütün bunlar bizim Türkçe öğretmenliği gibi lisans bölümlerinde ve ortaokul, liselerde gösterilen şeyler. Sitenin içeriğinden, siteye konulmuş olan ders izlencesinin yapısından anlaşılan o ki söz konusu ‘öğretmenler’, gerçekte de öğretmenlik veya edebiyat eğitimi almış kişilerden oluşuyor. Bir edebiyat öğretmeninin yaratıcı yazarlık eğitimi konusunda yetkinlikten ne kadar uzak olduklarına ise Kimden Fikir Almalı? başlıklı yazımda değinmiştim. Daha önce dediklerimi yineletmeyin.

Yaratıcı yazarlık ve bilişsel dilbilim!


Ders izlencesi demişken, bu izlence, yaratıcı yazarlığa dair temel bilgileri bile içermekten yoksun. Kurgu, bir kişi oluşturma, atmosfer, çatışma gibi kurmaca  asıl sorunu oluşturan, bir kurmaca metni kurmaca yapan temel unsurlara değinilmemiş. Bütün bunlar yazarlığın teknik yanını oluşturan asıl unsurlardır. Bütün bunlara boşverilip onun yerine söz sanatlarıyla, göndergelerle, metnin biçimsel yapısıyla ilgili birtakım konulardan oluşan bir izlence hazırlanmış ki bütün bunlar da benim Türkçe – Edebiyat veya dilbilim lisanslı öğretmenler tezimi destekliyor. Bu arada, sitenin kaynaklar bölümünde yer alan kitapların önemli bir bölümü dilbilim - özellikle bilişsel dilbilim - ile ilgili kitaplardan oluşuyor. Geriye kalan kitaplardan yaratıcı yazarlıkla ilgili olan kitapların çoğu da akademik yayınlardan ibaret. Yaratıcı yazarlıkla ilgili yayıncılıkta önemli bir yere sahip olan ve akademisyenlerden ziyade yazarlara hitap eden Writer's Digest'e ait tek bir kitap bile yok. Görünüşe göre bu kaynakçayı hazırlayanlar bu kitaplarla kendi akademik eğitimleri sırasında, büyük olasılıkla da y.lisans veya doktora tezlerini yazarken karşılaşmışlar. Sanırım bu ekipteki kişiler yaratıcı yazarlığı dilbilimin bir alt disiplini falan sanmaktalar. Bu fikre sahip insanların yaratıcı yazarlık atölyesinde oldukça yüksek ücret karşılığı eğitim vermeye kalkmaları açıkçası bana oldukça korkutucu görünmekte.

Kursun Ücreti

Son olarak İmge Yaratıcı Yazma kursunun ücretine değineyim. Özel ders olarak ders başına 150 TL’den 2400 TL ve 5-8 kişilik gruplar için 800 TL. Bunlar gerçekten bir yaratıcı yazarlık atölyesi (veya kursu) için oldukça yüksek meblağlar. Türkiye’de yer alan edebiyat atölyelerinden en iyileriyle bir ücret karşılaştırması yapınca bu fark daha iyi görülecektir. Diğer atölyelerin ders izlencelerinde anlatılanlar, atölyeyi yönetenlerin kimlikleri, yaratıcı yazıya yönelik yapılan uygualamalar, yazılan metinleri incelemeler vb. değerlendirildiğinde fark daha iyi anlaşılabilir. Diyeceksiniz ki “E iyi de bizim bu atölyelerin içeriğinden haberimiz yok,” Merak etmeyin, bu konuya da değineceğim. Biraz sabır yalnızca. Ancak size önerebileceğim bir şey varsa, o da yazarlığınızı geliştirmek isterken araştırmanızı iyi yapın. Zira yazının başlarında bir yerde dediğim gibi, yaratıcı yazarlık atölyelerinin iyi birer kazanç kapısı olduğunu gören pek çok aklıevvel çoktan türedi bile. Paranızı ve zamanınızı boşa harcamamanızsa benim önerim.



İşte İmge Yaratıcı Yazma Videosu:




7 yorum:

imgeyaratıcıyazma dedi ki...

Bu yazıyı İmge Yaratıcı Yazma bünyesinde yer alan birisi olarak kaleme alıyorum. Ancak hemen şunu belirtmeliyim ki, her ne kadar blogda yapılan eleştirilere kısmen yanıt verecek olsam da, bu yazının amacı; yazarlık (yazma) eğitimi konusundaki düşüncelerimi paylaşmaktır. Umarım bu yazıyı eksiksiz yayınlarsınız.
Eleştirilere Eleştiriler
Öncelikle şunu söylemeliyim ki, sitemizin kaldırılması ile blogda yer alan eleştiri yazısının yayımı arasında bir ilinti yoktur. Blogdaki eleştiriyi bu gece gördüm (şu an tarih: 11.03.2011 ve saat 02:38). Sitenin kaldırılmasının sebebi ise; yer sorunundan eğitimlere başlayamamamızdır. İlerleyen dönemde, dersleri video şeklinde yayınlamayı düşünsek de zaman sorunundan dolayı bunu da başaramadık.

Yaratıcı yazma eğitiminin sadece yazarlara bırakılmasını doğru bulmuyorum. Çünkü; iyi bir yazar her ne kadar yaratıcı metinler kaleme alsa da bunun öğretimi bambaşka bir iştir. Düşünün bir kere. Bu yazıyı okuyan herkes okuma-yazma biliyor. Ancak okuma-yazma bilmenin bir başkasına okuma-yazma öğretmek için yeterli olduğunu kim söyleyebilir? Bu durum elbette ki, yazarların yazma deneyimlerini küçümsediğim anlamına da gelmez. Belki de yazarlık eğitiminde olması gereken bir ekip çalışmasıdır. Yani içerisinde yazarların, dilbilimcilerin, eğitim bilimcilerin olduğu, dolayısıyla hedeflerin, yöntemlerin ve ölçme-değerlendirmelerin ne bir yazarın ne de diğer bir kişinin inisiyatifine bırakılmadığı bir sistem en ideali olurdu diye düşünüyorum. Herhalde bu konuda sizinle farklı düşünüyoruz.

İzlediğiniz video bir tanıtım videosu değil, ilk dersin özetini içeren bir videodur. Dolayısıyla, ilk dersin dokuz dakikalık özetine bakıp “Neden eğitiminizde kurgu, kişi, zaman v.b. oluşturma yok!” demenize anlam veremedim. Çünkü; “ders izlenceleri” başlığı altında eğitim kapsamında bu konulara yer verdiğimiz açıkça görülüyordu. Yaratıcı yazma sürecinde içerik göndergesi (reference) oluşturma, göndergeleri yönetme, duruş (stance) sergileme, eşdizimlilik (collocation) ilişkilerini kavrama gibi konuların önemsiz olduğunu düşünüp programımızda bunların yer almasını eleştiriyorsanız bunu anlayabilirim. Ancak bu konuların ne olduğunu tam olarak bildiğinize ilişkin şüphelerim olduğunu da gizleyemem.

Kaynakçada önerdiğimiz kitapları “belli ki bu kitaplarla y.lisans, doktora döneminde karşılaşmışlar” gibi hafif aşağılayıcı bir üslupla dillendirmeniz beni çok yadırgattı. Bu kitaplara ne zaman, nerede temas ettiğimizin konu ile ne ilgili var? Ya da nerede, nasıl karşılaştığımız kitapları önermeliyiz!

Yaratıcı yazmayı dilbilimin alt alanı olarak görmemekle birlikte, dilbilimin sağladığı verilerin bu konuya büyük katkısının olacağını düşünüyoruz.

Eleştirilere Övgüler
Beyaz Mantolu Adam’ı bir isim karıştırmasıyla Oğuz Atay yerine Falih Rıfkı Atay’ın eseri olduğunu söylemek ve dahası bunu bu şekilde yayınlamak oldukça büyük bir hatadır. Bu hatadan dolayı, İmge Yaratıcı Yazma adına herkesten özür diliyorum ve en kısa zamanda bu hatayı düzelteceğimizi belirtiyorum.

Ücretlerin yüksekliği konusunda haklısınız. Ancak insanları kandırdığımız iması oldukça yanıltıcıdır. Eğitim verdiğimiz dönemde ilk birkaç dersi, katılımcılar inanmadıkları bir eğitime para vermesinler diye, ücretsiz yaptık. Dahası, isteyen istediği zaman eğitimi bırakabiliyor ve görmediği hiçbir ders için peşinen ücret ödemiyordu. Burada şunu da paylaşayım: Kaynak ve zaman bulabilirsek diğer bütün dersleri hazırlayıp ücretsiz yayınlamak da gündemimizde. Umarım bunu gerçekleştiririz de sizi bir nebze olsun “para tuzağı” olmadığımız konusunda ikna edebiliriz.

Önerdiğimiz kaynakçanın biraz akademik kaldığı eleştirisi haklıdır.

Diğer yaratıcı yazma atölyelerine ilişkin eleştirilerinizi ve övgülerinizi de merakla bekliyorum. Umarım bu keskin tavrınız sadece içerisinde hiçbir “ünlü yazar/şair” bulunmayan İmge Yaratıcı Yazma ekibine özgü değildir.

Saygılar

Y.O. dedi ki...

Merhaba,

İmge Yaratıcı Yazma'nın bir para tuzağı olmadığı konusunda ikna olmam mümkündür. Ancak ikna olamayacağım bazı hususlar da var. Aslında zaten yukarıda yer alan yazıda belirttiklerimin yeterli yanıt oluşturduğunu düşünüyorum. Yine de yinelemekten zarar çıkmaz herhalde.

İkna olamayacağım hususların belki de en önemlisi İmge Yaratıcı Yazma'yı oluşturan kişilerin yaratıcı yazarlık konusunda yetkinlikleriyle ilgili. Şu kısa videoda yer alan ilk dersin 9 dakikalık özetiyle sitenizde yer alan bilgiler benim için oldukça yeterli. Kuşkusuz ki bir yaratıcı yazarlık atölyesi düzenleyen kişinin kendisi de yazar olsa yine de tekniğin aktarılması konusunda bilgi ve fikir sahibi olmalı. Ancak bu demek değildir ki yaratıcı yazarlık tamamen dilbilimin alanına giren yöntemlerle öğretilmeye çalışılsın. Bu, eline fırça almamış sanat tarihçilerinin eğitim verdiği bir resim atölyesinden farksız. Hatta şunu söyleyebilirim ki sanat tarihçilerinin ressam adaylarına katkıları, dilbilimcilerin veya Türkçe öğretmenlerinin yazar adaylarına katkılarından daha fazla olacaktır.

Açıkçası, videoda yer alan özet dersin yaratıcı yazarlıkla, bir başka deyişle kurmaca yazarlığıyla, bir roman, öykü, senaryo yazımının öğretilmesiyle bir ilgisi yok. Ağdalı ve metne katkısının ne olacağı meçhul, bağışlayın ama kanımca da kötü, söz sanatlarının oluşturulması yaratıcı yazarlık atölyesinde öğretilecek şeyler değildir. Bugün dünyada herhangi bir MFA programına gittiğinizde daha ilk dersten bu kadar mikro düzeyde şeyler öğretilmemektedir. Üstelik bunlar, yazarlık değil, bir çeşit söz bezemeciliğidir. Yaratıcı yazarlık atölyesinde yeri olmadığı gibi en yapılmaması gereken şeylerin başında gösterilir.

Belki bu işi hevesle yapmaya baş koymuş kişilersiniz, bu yüzden sözlerim sivri gelebilir. Ancak İmge Yaratıcı Yazma Kursunun içeriği ve eğitmenlerinin yaratıcı yazarlık konusundaki düşüncelerim bu biçimde.

Öte yandan kurgu, karakter, atmosfer oluşturma vb. konularının yer almadığını kısacık videoya değil, internet sitenizde yer alan izlencenize atfen yazmıştım. Anımsadığım kadarıyla bu konular birer konu başlığı olarak ders izlencesinde yer almamakta.

İlgili kitaplarla y.lisans veya doktora döneminde karşılaştığınızdan bahsetmemin sebebi, yaratıcı yazarlıkla en yakın ilişkinizin dilbilim ve dil üzerine akademik metinlerden ibaret olduğunu düşünmemdir. Bunların da yaratıcı yazarlık kavramına ne kadar yakın olduğu ayrı bir mesele.

Başka atölyeler hakkında yazarken bu kadar olumsuz ifadeler kullanacak mıyım bilmiyorum. Haklarında bahsetmeyi tasarladıklarımı göz önünden geçirince, muhtemelen bu kadar olmayacaktır. Ancak bunun sebebi bir takım atölyelerin ünlü yazarlar tarafından yürütülüyor olmasından ziyade İmge Yaratıcı Yazmanın kanımca yeterlilikten oldukça uzak oluşudur. Bunun temelinde de dilbilim, Türkçe öğretimi gibi alanlarla yaratıcı yazarlık eğitimini karıştırıyor oluşunuz yatmaktadır.

Yazar Odası

imgeyaratıcıyazma dedi ki...

Görüyorum ki, tartışma kişisellikten biraz daha düşünsel boyuta yani bir yaratıcı yazma eğitiminin neyin üzerine temellendirilmesi gerektiği konusuna doğru kayıyor. Konuyu bu perspektiften tartışmak hem blog okurları için hem de Türkiye’deki mevcut yaratıcı yazma eğitimi anlayışı için faydalı olacaktır diye düşünüyorum. Bu sayede elbette ki, benim de düşüncelerim değişecek; belki de edebiyattan, sanattan anlamayan, Türkçe öğretmenleri seviyesine kadar düşmüş akademisyen özentileri olarak bir şeyleri de değiştireceğiz.

Bizim bu işi iyi yapamadığımız konusunda haklı olma olasılığınız var. Ancak dilbilimin yaratıcı yazma alanına katkısı olmayacağı konusunda ciddi bir yanılgı içerisindesiniz. Burada ukalalık yaparak dilbilimin ne olduğunu anlatacak değilim elbette. Ancak özellikle dilbilimin alt alanları olan metinbilim, anlambilim, sözcükbilim hatta kullanımbilim gibi alanların oldukça büyük katkısının olacağını düşünüyorum. Bizim yapmaya çalıştığımız da yaratıcı yazma eğitimini bunların üzerine temellendirmek. Bu arada, samimi bir soru olarak, dilbilimden ne anladığınızı çok merak ediyorum. Dilbilim ile filolojiyi karıştırıyor olabilir misiniz?

Siz ister şiir yazın, ister öykü ister makale sonuçta elle tutulur dilsel bir veri ortaya koyarsınız. Dilbilim de bu dilsel ürünleri çok farklı açılardan inceleyerek metinde neyin nasıl yapıldığını ortaya koyar ( Tek yaptığı bu değildir elbette.). Buradan elde edilen ve yaratıcı yazmaya yararı dokunabilecek veriler doğru, tutarlı bir biçimde eğitim ortamına aktarılabilirse bunların bu alana ciddi katkısı olabilir. (Dünyada da iş buraya doğru kayıyor. Daha sonra tanıtacağım kitapların bazıları bu görüşümü yeterince destekleyecektir. Sizin tanıttığınız kitaplar maalesef hem kapsayıcı değil hem de yetersiz.) Yazma; sonuç itibariyle bilişsel işlemleme sürecini içeren bir edimdir. Bu konuya ilişkin üstbilişsel bir farkındalık yaratmak ve katılımcıların bu üstbilişsel farkındalığı tekrar bilişsel düzeye indirgeyerek bunları kullanabilmelerini sağlamak yaratıcı yazmaya ciddi bir katkı sağlayacaktır. Peki bunu bir yazar yapamaz mı? Elbette yapabilir. Ancak benim gördüğüm tanıdığım yazarların/şairlerin pek çoğu (hepsi değil) metinlerindeki yaratıcılığı sağlarken ne yaptıklarını tam olarak bilmiyorlardı. Yani konuyu bilişsel olarak çok iyi işletiyorlar ama konuya ilişkin yeterli üstbilişsel bir farkındalıkları yoktu. Esasen böyle bir farkındalığa da ihtiyaçları yoktu. Somutlaştırmak gerekirse yedi yaşındaki bir çocuk nasıl anadilini artık profesyonel düzeyde konuşabiliyorsa onlar da o profesyonellikte ve içselleştirmiş olarak yazıyorlardı. Ama yedi yaşındaki çocuğa sen ne yapıyorsun da “Ben kalemi aldım” gibi dilbilgisel bir tümce üretebiliyorsun sorusuna “Önce özneyi koyuyorum sonra nesneyi koyup peşinden gelen eyleme de zaman ve kişi ekini ekliyorum, oluyor.” cevabını veremiyorsa o yazar da nasıl bu kadar “iyi” yazdın sorusunu tam olarak yanıtlayamıyor, örnek çocuğumuzun diliyle ifade edecek olursak, “İşte sözcükler var yan yana getiriyorsun, oluyor. Tabi olaylara farklı bakmak önemli.” gibi konunun derinliğini yansıtmayan cevaplar veriyordu.

Söz açılmışken sadece yazarın kişisel yazma deneyimlerine yaslı bir yazma eğitimi nelere yol açar, bir bakalım. Usta şair Max Jacob’un “Genç Bir Şaire Öğütler” kitabı aslında bize yeterince fikir veriyor (Çeviren: Salâh Birsel, Yayın Evi: Nisan Yayınları). Ne diyor üstat:

“Sözcükleri sevin! Tek sözcüğü bile sevin. Onları yineleyin, gargara edin. Tıpkı ressamın bir çizgiyi, bir biçimi, bir rengi sevmesi gibi. (Çok önemli).” (s.45)

“Düşünceleri alaşağı etmeye bakın.” (s.31)

“Rockfeller’a nasıl para babası olduğunu sormuşlar. Elimin her değdiği şeyle nasıl para kazanılacağını düşünerek, karşılığını vermiş. Aynı şey şiirde, edebiyatta da yapılmalı.” (s.39)

“Başınızı derde sokmaya bakın! Böyle bir günde, elinize kalemi, defteri alır bir şahyapıt yaratabilirsiniz belki. Her şey dertli olmaya bakar.” (s.45)

Örnekleri çoğaltmak mümkün.

(Devamı diğer yorumdadır.)

imgeyaratıcıyazma dedi ki...

(Yazının ön kısmı bir önceki yorumdadır.)

Allah aşkına söyler misiniz, bunun gibi sözler sizin yaratıcı yazma sürecinize ne faydası olabilir? Tespitler doğru olsa bile, bu tespitler sözcüklerle nasıl gargara edeceğinizi, düşünceleri nasıl alaşağı edeceğinizi gösteriyor mu? Benzer sözleri okuduktan/dinledikten sonra evet evet ben de bunları yapabilmek istiyorum deyip hiçbir şey yapamayan ve demek ki yazmak tanrı vergisi bir işmiş diyen daha da kötüsü bu metafizik açıklamayı içselleştiren ve kendini ötekileştiren pek çok kişi tanıdım. Peki bu durum Jacob’un ustalığına halel getirir mi? Elbette ki hayır! Diyebilirsiniz ki, 1940’lardaki bu anlayışla 2011’deki anlayış aynı olabilir mi? Cevabım hem evet hem hayır. Evet. Çünkü; maalesef Türkiye’deki yazar merkezli yaratıcı yazma eğitimlerinin önemli bir kısmında (hepsi demiyorum) işler üç aşağı beş yukarı böyle ilerliyor zaten. Hayır. Çünkü; mevcut yazar merkezli yaratıcı yazma eğitimlerinde bir takım güncellemeler yapılmış. Mesela anlatıcı ve bakış açısı oluşturma gibi konular programlara eklenmiş. Birinci kişi bakış açısı, üçüncü kişi bakış açısı, tanrı bakış açısı gibi bakış açılarının nasıl oluşturulacağı üzerinde duruluyor. Ama bu konular da bilgi eksikliğinden o kadar yavan ve yetersiz sunuluyor ki, bu konulardaki yaklaşım da Jacob’unkinin ötesine geçemiyor. Eğitimi veren yazarımız; birinci kişi anlatımın “Ben” ile yapılır demenin yeterli olduğunu düşünüp geri kalan kısmın hamasetle doldurulacağını düşünüyor. Bu arada yeri gelmişken belirteyim. Yazarlık eğitiminde, aslında sadece yazarlık eğitiminde değil edebiyat eğitiminde, incelediğim eğitimlerden en iyisini Nazım Hikmet Kültür Akademisi veriyor. Dersler de ücretsiz. Konuyu ne kuramsal bilgiye hapsediyorlar ne de ben dilbilimden de bilimden de anlamam, zaten yazmak için bunlar da pek gerekli değil deyip işin içinden sıyrılıyorlar. Gerçek bir akademi gibi çalışıyorlar. Bilgiyi birlikte üretiyorlar.

Videodaki üretilenlerin kötü olduğu yönündeki eleştiriniz için bir yorum yapmam mümkün değil. Bu kişisel bir görüştür. Saygı duyuyorum. Ancak şu bilgiyi vermek isterim. Öğretimsel amaçlı bir materyalin tek bir hedefi vardır ve materyalden beklenen de sadece o hedefi gerçekleştirmesidir. Örneğin; toplama işlemini birine öğretirken ilk olarak (2+3)*4 gibi bir işlemi değil de sadece 2+3 işlemini yapmasını istersiniz. Çünkü buradaki amacınız; diğer bulaşmaları en aza indirgeyerek katılımcının toplamanın mantığını kavramasını sağlamaktır. Biz de dersin hedefi olan; sözcüğün anlambirimlerini belirleme ve bunları değiştirmeyi yalın tümcelerle vermeye çalıştık ve henüz öğretim aşamasını içerdiği için estetik kaygıdan çok öğretimsel kaygıları merkeze aldık. Ancak siz konunun öğretimsel boyutunu görmezden gelmekle birlikte anlambirimlerin yazma ile ilintisiz gereksiz bir şey olduğunu savunuyorsunuz sanırım.

(Devamı diğer yorumdadır)

imgeyaratıcıyazma dedi ki...

Son olarak, bir şey eklemek isterim. Blogdaki tartışmaya paralel olarak, gerek ekşi sözlükte gerekse youtube’daki videonun altında sert eleştiriler gelmeye başladı. Eleştirmek bir haktır ve sonuna kadar kullanılmalıdır. Ancak eleştiriler hakaret ve küfür içermezse sevinirim. Ayrıca Beyaz Mantolu Adam’ın yanlışlık yapılarak Oğuz Atay yerine Falih Rıfkı Atay’a aitmiş gibi gösterildiğini bunun da önemli bir hata olduğunu söyleyip özür dilemiştim. Özür hatayı gidermiyor elbet. Ancak bu hatadan dolayı Oğuz Atay’ı bilmemekle eleştirilmenin ve sürekli “Bakın! Bakın! Adam Oğuz Atay’la Falih Rıfkı’yı karıştırmış” deyip kahkahayı basmanın “Asıl tartışmayı boş verin daha magazinel bir şey bulduk, biz buradan çalışalım.” demenin okurlara bir katkısı olmadığı gibi Oğuz Atay seveni olarak beni de yaraladığını belirtmek isterim. Emin olunuz ki, yüzüm yeterince kızarmıştır. Ancak bu hata susmamıza ve doğru bildiklerimizi söylemememize de sebep olmayacaktır. Bunu bir rica olarak dile getiriyorum. Ancak taktir yine eleştirmenlerindir.

Eğer haddimse bir iki de öneri de bulunmak isterim. Şu anda bloğunuzda yer alan etiketlerin %20’si bizimle ilgili. Toplamda da birkaç konu var zaten. Bloğunuzu zenginleştirin.
Lütfen önerdiğimiz kitapların bir kaçına göz atın. Eğer ulaşamıyorsanız mail adresinizi verirseniz kitapları size gönderebilirim. Bu bloğdaki herkes için geçerli. Ancak maalesef kitapların büyük bir bölümü İngilizce.

İş yoğunluğundan bir süre bloğu takip edemeyeceğim. Ancak sadece bizim hakkımızda olanları değil genel olarak paylaşılanları merak edeceğim.

Saygılar, iyi çalışmalar

Y.O. dedi ki...

Tartışma hiçbir zaman kişisel olmadı. İmge Yaratıcı Yazmayla ne gibi bir kişisel derdim olabilir? Yazdıklarım da daha dikkatli okunursa, içlerinde kişisel herhangi bir şey olmadığı açıkça görülecektir.

Ekşi Sözlük'te veya Youtube'da veya başka mecralarda başkalarınca yazılan şeyler bu blogu ilgilendirmemektedir. Hakaret olarak bir yaratıcı yazma kursuyla ilgili ne yazılabilir orasını da tahmin edemiyorum. Ya çok uç bir durum söz konusu ya da eleştiriye tahammülsüzlük. Dediğim gibi, hakaret olarak söylenen şeyin ne olduğunu bilmediğim için net bir şey söylemem mümkün değil. Burada Oğuz Atay'la ilgili söz konusu hataya herhangi bir kahkaha efekti kullanılmadan değinildi ve hayatımıza devam edildi sadece.

Jacob'un kitabı teknik bir yaratıcı yazarlık kitabı olmaktan ziyade samimi bir öğütler bütünüdür. Bu açıdan bütüncül bir yaratıcı yazarlık kitabıyla ilgili olarak ne kadar örnek verilebilir, bilemiyorum. Anladığım kadarıyla sizin şu andaki en büyük derdiniz kimlikleri meçhul eğitmenleriniz arasında herhangi bir yazar olmaması. Ancak tek sorununuz bu değil. Yaratıcı yazarlık eğitimiyle sizin başka disiplinlerden edindiğiniz deneyimin birbiriyle ilgisi yok.

Kanımca yaratıcı yazarlık eğitiminin ne olduğu konusunda biraz kafanız karışık. Örnek olarak verdiğim Türkçe kitapların mutlak yeterlilikte olduğundan söz edilemez, doğru. Kayda değer bütün Türkçe kaynakları bir arada sıraladım yalnızca. Bunda Türkçe kaynakların kıtlığının etkisi de var. Ancak İngilizce kaynaklar için önerdiğim Writer's Digest, dünyadaki bir numaralı yaratıcı yazarlık yayıncısına aittir ve olabilecek en kapsamlı adrestir.

Çağımızda yaratıcı yazarlık eğitiminin nasıl yapıldığıyla ilgili bu sözünü ettiğim Writer's Digest yayınlarını ve ABD'deki gerek üniversitelerde gerekse bağımsız olarak yürütülen yaratıcı yazarlık atölyelerini
inceleyebilirsiniz. Göreceksiniz ki yaratıcı yazarlık eğitimi sizin sandığınızdan çok farklı. Özellikle üniversitelerde bir yüksek lisans programı olarak MFA (Master of Fine Arts - Güzel Sanatlar Mastırı) adı altında yürütülen, sizin de iddia ettiğiniz biçimde oldukça akademik olan yaratıcı yazarlık atölyelerini incelemenizi öneririm. Bunlar içlerinden çok önemli yazarlar çıkarmışlardır ve çıkarmaya devam etmektedirler.

Ayrıca değinmeliyim ki bu atölyelerde tutup da bakış açısını yalnızca "Birinci tekil şahıstan anlatılır" denilip geçilmemekte. Hatta Türkiye'deki atölyelerde bile böyle yapılmamakta.

Etiketlere dikkatli bakarsanız azımsanmayacak bir kısmının - bu arada sizin kursunuzla ilgili olanların da - birden fazla giriyi kapsadığını görürsünüz. Etiketlemenin amacı da budur zaten.

An itibarı ile blogda birkaç tane giri var. Bir blog sürekli yapılan girilerle yaşar. Sabit bir site değildir. Dolayısıyla zaman elverdikçe yeni giriler yapılacağını, giriler yapıldıkça blogun zenginleşeceğini, bir blogun amacının da bu olduğunu görmek için müneccim olmaya gerek yok.

Yazar Odası

Y.O. dedi ki...

Bu arada videoda verilen cümle örneklerinin kötü olmasından öte bir sorunu var. Bu verdiğiniz örnek cümlelerin bir öyküde, bir romanda bulunması metne bir şey katmadığı gibi metne zarar verir. Bu açıdan "Biz önce toplamayı öğretiyoruz" savunmanız işi kurtarmıyor. Çünkü kursunuza katılanlara kurmaca bir metinde en yapılmaması gerekeni, edebiyat paralamayı, ucuz söz sanatlarını, sözcük bezemeceliğini yaratıcı yazarlığın temel unsuru gibi gösteriyorsunuz.

Hemingway'in güzel bir sözü vardır, der ki "Düzyazı mimaridir, iç mekan tasarımı değil. Üstelik barok devrini de çoktan geçirdik." Yalnızca şu örnekte görülmekte ki siz insanlara yaratıcı yazarlığı böylesi bir bezemecilik olarak sunuyorsunuz.

Açıkçası siz de ne yaptığınızın farkında değilsiniz. Sözdizim, anlambilim, bilişsel dilbilim, eğitimbilim vb. hangi akademik alanlarda akademik yaratılar ortaya koyduğunuzu bilmiyorum ama bildiğim bir şey varsa yaratıcı yazarlıkla ilgili herhangi bir eğitim almadınız, yaratıcı yazarlık üzerine okumalar yapmış yazarlar da değilsiniz, yalnızca dilbilim, eğitimbilim, Türk dili ve edebiyatı gibi alanlarda lisansüstü eğitim sahibisiniz. Bu eğitiminizle dolayısıyla "Ya zaten roman, öykü dediğinde de bir metin oluşturuluyor. Biz öğrendiklerimizi bu çerçevede aktarırız" zihniyetindesiniz.

Yineliyorum, yaratıcı yazarlık eğitiminin ne olduğu konusunda, dünyada bu eğitimin akademik düzeyde de nasıl verildiği hakkında, tavsiye ettiğim sizin yetersiz olduğunu iddia ettiğiniz Writer's Digest ve benzeri yayınevlerinin yayınları konusunda bir fikrinizin bile olmadığı iddiasıdayım.

Yazar Odası