31 Ekim 2010 Pazar

Kimden fikir almalı?

Yazıyorsunuz ve yazdıklarınızı yayımlatmak istiyorsunuz. Şu âna kadar yazdığınız çeşitli metinleri, öyküleri, şiirleri yakın çevrenizdeki insanlara okuttunuz ve oldukça da olumlu tepkiler aldınız. Ancak unutmayın ki söz konusu, yazarlık ve edebiyat olduğunda insanın en son güvenmesi gereken kişiler yakın çevresidir. Bunun sebebi size yalan söylüyor olma olasılıkları değildir. Büyük bir dürüstlükle yazdıklarınızı beğenmiş olabilirler ve kendi etrafınızda küçük çaplı bir üne sahip olabilirsiniz. Yakın çevrenizin, yazdıklarınızın değerlendirilmesi konusunda güvenilmez olması çok daha basit bir sebebe dayanıyor. Yazdıklarınızı gösterdiğiniz kişiler büyük olasılıkla yazma konusunda yetkin kişiler değildir.



Dolayısıyla beylik edebiyat paralamalarından oluşan herhangi bir metni sokaktaki birisinin “Aa, çok güzel, çok duygulu!” diye nitelendirmesi işten bile olmaz. Bunda çoğu kişinin edebiyatı aslında bir iç dökme olarak algılamasının da etkisi vardır. Unutmayın, edebiyat iç dökme değil. Süslü, sanatlı cümlelerle duygularınızı ifade etmek hiç değil. Facebook’ta paylaşılan ‘şiir’leri bir düşünün. Can Yücel’in, Sunay Akın’ın, Özdemir Asaf’ın veya Neyzen Tevfik’in olduğu iddia edilen bir sürü sahte manzume Facebook’ta tedavüle çıkmış durumda. Bunları paylaşan binlerce insan bu manzumelerin aslında adı geçen bu şairlerin şiirleri olmadığını anlamaktan yoksun. Bu yüzden internetteki çeşitli sitelerde ve belki de kendi bloglarınızda paylaştığınız kurmaca metinlerinin aldıkları karşılıklara da çok güvenmeyin derim. (O gördüğünüz ‘Mutluluk’ resmi de Abidin Dino’ya ait değil, benden söylemesi. İmzası bile düzmece.) Kısacası zaten kitaplarla arası iyi olmayan bir toplumda yaşadığımız için üç beş kitap okuyan birini bulduğunuz zaman o kişinin sizi değerlendirebileceğini düşünmeyin. Yakın çevreniz bu konuda sizi yanlış yönlendirip hüsrana uğratabilecek en büyük düşmanınızdır.

Peki ya edebiyat öğretmenleri? Eğer henüz lisedeyseniz ve yazdıklarınızı edebiyat öğretmeninize gösteriyorsanız, öğretmeninizin size, göreli bir katkısı olabilir. Çünkü henüz bir lise öğrencisi olarak metin kurmayı yeni yeni öğreniyorsunuz. Öğretmeninize götürdüğünüz bir metin, büyük olasılıkla üzeri düzeltme çizgileriyle dolu olarak geri döner. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi gerçekten lise seviyesinde bir öğrenci olmanızdan dolayı bir sürü hatayla dolu bir metin yazmışsınızdır. İkincisinin sebebi ise siz değil öğretmeninizdir. Bir edebiyat öğretmeni, büyük olasılıkla sizin yazdıklarınızdan çok dilbilgisi yanlışlarına odaklanır. Bunu saplantı haline getiren öğretmenler de mevcuttur. Yazdığınız parlak bir cümleden söz etmeyen, sizi bu konuda cesaretlendirici bir not bile düşmeyen ama yalnızca bulduğu hatalarla metninizi veya öykünüzü size geri veren bir öğretmen yazma şevkinizi kırabilir.


Öte yandan lise yıllarınızı geride bıraktıysanız ama çevrenizde de hasbelkader bir edebiyat öğretmeni varsa, aman diyeyim! Uzak durun! Edebiyat öğretmenleri çoğu kere (çoğu dedim, hemen alınmayın) günümüz edebiyatından habersizdir. Edebiyat öğretmenlerinin buluştuğu internet forumlarına bakmanız bunu size apaçık gösterir. Pek çoğu, klasiklerden sonra ancak çoksatar listelerine giren belli Türk yazarların adlarını bilirler.  Tabii bu dediklerimin bir genelleme olduğunu unutmayın.  Her zaman için bir genellemenin kapsamına girmeyen yabana atılmayacak düzeyde bir azınlık mevcuttur. Tabii genellemeyi yapanın halt yemesi de az görülmüş şey değildir. Ancak şu da var ki edebiyat öğretmenlerinin çoğunun aldıkları donanım kurmaca bir metnin hakkını vererek eleştirmekten ziyade “Yazar burada ne demiş?” “Burada olay öyküsü mü var durum öyküsü mü?” “Bu roman hangi akıma dahil?” gibi soruların yanıtlarını bulmaya yönelmiştir.



Peki ya ne yapmalı? Şunu unutmayın, yazdıklarınızı değerlendirecek olan en başta sizsiniz! Yani şu anda olmasa bile hayatınızın yakın bir döneminde belirli bir edebiyat yetkinliğine ulaşmanız şart. Bunun için en temel etkinlik okumak. Okumak, yazarlık yolunda sizin biricik sermayeniz. İstediğiniz kadar müthiş gözlemci olun, Tanrı vergisi bir yeteğiniz olduğunu düşünün, dizgeli bir okuma yapmadan şansınız yok. Zaten eğer iyi bir okur değilseniz, olmaya niyetiniz de yoksa, bu işi unutun.  Tabii eğer yazar olmaya niyetliyseniz, kurmaca bir metni, olay örgüsü, kişiler, atmosfer gibi unsurlara ayırıp yazar gözüyle okumasını öğrenmeniz gerek. Yazar gözüyle okuma yapmak bambaşka bir yazının konusuna giriyor.

Bunun yanında bir yazar adayının kendisini sınamak için yapabileceği en iyi şeyler, dergilere yazdıklarını göndermek ve/veya bir yaratıcı yazarlık atölyesine katılmaktır. Bu ikisi, yazdıklarınızı sınamanızın en temel yollarıdır. Çünkü yazdıklarınızı bir profesyonele ve dahası yazmayı ve okumayı iş edinmiş bir okur topluluğuna sunmuş olursunuz. Eğer bu yazıdan bir fikir edinmeye niyetliyseniz işte size anafikir: yazdıklarınızın iyi olup olmadığını öğrenmek için çevrenizde okuttuklarınıza, ‘bir arkadaş’lara, internette paylaştığınız kişilere ve yeri geldiğinde çevrenizdeki edebiyat öğretmenlerine güvenmeyin. Durduk yere “Ben neymişim” deyip gaza gelmeniz ve çuvallamanız olasıdır. Onun yerine kendinizi okur olarak geliştirmenizin yanı sıra yapacağınız şey gerçek ‘bir bilen’e danışmaktır. İnsanların her zaman ‘bir bilen’ bulması pek olanaklı olmaz. Eğer çevrenizde kitabı yayımlanmış bir yazar bulabiliyorsanız şanslısınız demektir. Tabii kitap yayımlamak artık geçmişe nazaran çok daha kolay. O yüzden söz konusu yazarın iyi bir yazar olduğundan da emin olmanız gerek. Eğer çevrenizde böylesi danışabileceğiniz bir yazar yoksa (Çoğu kere yoktur. Hattâ peşin söyleyeyim, yoktur.) yine sorun değil. Zaten bir yazardan onay almak başlangıçta geliştirici olsa da zamanla o yazarın müridi olmanız tehlikesini içerir. Oysaki kendimizi asıl sınamamız için ulaşabileceğimiz dergiler var. Edebiyat dergileri genç yazarların gönderdikleri metinleri bir elemeden geçirirler. Pek çok dergide genç yazarların gönderdikleri işlerinin değerlendirilmesi için ayrı bölümler vardır. Bu bölümlerde genç yazarların göderdikleri işler hakkında bir ustanın eleştirisi ve yönlendirmelerine yer verilir. Dolayısıyla dergiler sizin yazdıklarınızı sınayabileceğiniz en sağlıklı ortamdır. Yazdıklarınız yayımlanmazsa yılmayın. Hattâ bir öykünün, bir dergi editörünce beğenilmeyip bir başka editör tarafından yayımlandığı kimi zaman olur.

Tabii yaratıcı yazarlık atölyeleri de iyi bir seçenektir. Ancak şu kadarını söyleyeyim, ABD’de sonradan nobel alacak yazarların dahi tezgâhından geçtiği (Sözgelimi Orhan Pamuk) üniversitelerde en üst düzeydeki yaratıcı yazarlık programları olmasına karşın Türkiye’deki atölyeler belirli düzeydekilere hitap ederler. Yani Türkiye’nin önde gelen iki-üç edebiyat dergisinde öyküleriniz art arda yayımlanıyorsa bu atölyelerin size az gelme olasılığı her zaman vardır (ABD’deki kimi yazarlık programlarına katılabilmeniz için kimi kere yayımlanmış bir kitabınız olması gerekir.)  Yine de yukarıda dediğim gibi, yolun başında olan ve çevresindekiler dışında yazdıklarını okutacak kimse bulamayanlar için atölyeler bulunmaz fırsattır.

Hangi atölyelere katılabileceğinizi, hangi dergilere nasıl gönderebileceğinizi, dergilere yazı gönderme sürecini daha sonraki yazılarda anlatacağız. Tabii ilerledikçe kitap dosyası hazırlayıp yayınevlerinin kapısını çalma, telif haklarını koruma gibi meselelere de değineceğiz. Biraz sabretmek  ve diğer yazıları beklemek gerekiyor yalnızca.

Ancak şimdi biraz kendimizi sınayalım. Aşağıda size bir test veriyorum. Bu testi çözerek yazarlık yolunda en azından temel düzeyde bilgi birikiminiz olup olmadığı konusunda fikir edinebilirsiniz. Bu testte sizin kitaplara, edebiyat ve yayın dünyasına, okumaya ve yazmaya ne kadar aşina olduğunuzu sınıyoruz. Testten geçiyorsanız sorun yok, ama çuvalladıysanız eğer, yazmaya soyunan birisi olarak kendinizi geliştirmeye biraz daha vakit harcamanız gerektiğini söylemeleyim.  Testte şu kadar doğru yaparsanız şöylesiniz, bu kadar yaparsanız böylesiniz gibi bir oran gözetmedim. Altı ve daha fazla doğru yanıt iyidir, çoğunu yapamadıysanız durumunuz vahim diyeyim, yeterli olur sanırım.

Bu arada yazının ve testin çok temel düzeydeki bilgilere hitap ettiğini düşünenler olabilir. Yazarlığın çeşitli aşamalarında olan veya şimdilik heves eden herkese birden hitap edecek düzeyi tutturabilmek çok zor. Bu yüzden ileriki yazıları okudukça kalemi ve yetkinliği daha gelişmiş olanların merak ettikleri konuları tatmin etmek de olanaklı olacaktır.


Gelelim teste:

1- Biraz ÖSS tadında bir soru olsa da... “Umarsızca bakıyordu.” cümlesindeki umarsızca sizce ne anlamdadır?

a) Fütursuzca
b) Pervasızca
c) Umursamazca
d) Çaresizce
e) Teklifsizce

2- Sosyal bilimler alanında yayımlatmak istediğiniz bir inceleme kitabınız var diyelim ki. Bu kitabı en son götüreceğiniz yayınevi hangisi olurdu?

a) İletişim Yayınları
b) Dost Yayınları
c) Can Yayınları
d) Metis Yayınları
e) Agora Yayınları

3- İçlerinden birbirine yazınsal anlamda en uzak iki yazarı bulun.

a) Murat Gülsoy – Yekta Kopan
b) Demir Özlü – Ferit Edgü
c) Murat Menteş – Alper Canıgüz
d) Hakan Günday – Cemil Kavukçu
e) Albert Camus – J. P. Sartre

4- Hangi dergiye öykü göndermek saçma olur?

a) Notos
b) Varlık
c) Kitap-lık
d) Yasakmeyve
e) Sözcükler

5- Peki hangisine şiir göndermek saçma olur?

a) Sözcükler
b) Yasakmeyve
c) Underground Poetix
d) Varlık
e) Notos

6- Aşağıdaki yazarlık önerilerinden hangisinin yerinde olduğundan söz edemeyiz? (Bu da biraz ÖSS tarzı oldu. )

a) Kurmaca bir metin yazarken anlatma, göster!
b) Öykü, temelde bir mesaj verme amacıyla yazılmalıdır.
c) Ahlaklı veya ahlaksız kitap diye bir şey yoktur, iyi veya kötü kitap vardır.
d) Düzyazı mimaridir, iç tasarım değil. Üstelik barok dönemi de sona erdi.
e) Yazdıklarınızı hemen yayımlatmayın, biraz dinlendirin.

7- Bir editör, elinde tuttuğu metinde hangisiyle karşılaştığında o metni hemen çöpe atar?

a) “Yağmurlu bir sonbahar akşamı, pencerede ağır ağır tıpırdayan yağmur damlacıklarının ruhumda yarattığı tuhaf duygularla kahvemi yudumlarken düşünüyordum...” diye başlayan bir roman dosyası.
b) Dilbilgisi yanlışlarından okunmaz olan bir metin.
c) Her sayfası noterden tasdik edilmiş bir kitap dosyası.
d) “Baba Evinde ki Sırlar” (evet, ki ayrı olarak) yazılı bir başlığa sahip bir dosya.
e) Hepsi. Hattâ, hepisi.

8- Bir sözcük sorusu daha... Gizil ne demek ola ki?

a) Saklı
b) Deruni
c) Potansiyel
d) İçkin
e) Dahilî

9- İhsan Oktay Anar’ı duydunuz mu? Duymadıysanız haliniz vahim. Çünkü bu sorunun doğru yanıtını bulamayacaksınız. Soru yok size. Yanıtı bilen bulur zaten.

a)Uykuda Çocuk Ölümleri
b)Kinyas ve Kayra
c)Bir de Baktım Yoksun
d)Puslu Kıtalar Atlası
e)Anne, Baba ve Diğer Ölümcül Şeyler

Sorular böyle. Bu soruların en az altısını bildiyseniz iyi bir noktadasınız demektir. Sözcük soruları başta olmak üzere çoğunu bilemediyseniz katedecek çok yolunuzun olduğunu görüyoruz. Ama üzülmeyin, Yazar Odası bunun için var.

Yanıtlar: 1-d 2-c 3-d 4-d 5-e 6-b 7-e 8-c 9-d

12 yorum:

çalıkuşu dedi ki...

“Yağmurlu bir sonbahar akşamı, pencerede ağır ağır tıpırdayan yağmur damlacıklarının ruhumda yarattığı tuhaf duygularla kahvemi yudumlarken düşünüyordum...” diye başlayan bir roman dosyası. neden reddedilir anlamadım. dersi anlamayan bir öğrencinin öğretmenine soru sorması gibi oldu yaptığım ya neyse:)

Y.O. dedi ki...

Sanırım bunun yanıtı "edebiyat paralamak" sözünde gizli. Veya edebiyatın aslında ne demek olduğunu anlamakla ilgili de diyebiliriz.

Adsız dedi ki...

“Yazdıklarınızı hemen yayımlatmayın͵ biraz dinlendirin.“ Bunu da acıklar mısınız͵ neden?

Yazar Odası dedi ki...

Yazıyı bitirdikten sonra ondan bir süre uzak kalmak yazdığımız şeyden zihnen de uzaklaşmamızı sağlar. Bu sayede aradan bir süre geçtikten sonra tekrar okuduğumuzda hatalarımızı bulup düzeltebeliriz. Bunun için de bir süre yazdığımız şeyi görmemek, onu unutmak gerekir.

Betül dedi ki...

Merhaba, yazarlık deneyimi kazanmak için çok okumak gerekli demiştiniz peki sizce illa Türk yazarlar okumak ve Türk edebiyatı hakkındaki bilgimizi geliştirmek olmazsa olmaz mıdır? Şahsen ne okuduğum Türk yazar kitaplarından ne sinema filmlerinden ne de dizilerinden keyif alamıyorum.Ben mi ön yargılıyım bilemiyorum...

Yazar Odası dedi ki...

@Betül

Hangi Türk (ve yabancı) yazarları okudunuz şu zamana kadar ve yaşınız kaç? Eğer çok gençseniz belki ileriki yaşlarda keyif almanız daha muhtemel yazarları erken okumuşsunuzdur. Ya da belki sevebileceğiniz Türk yazarlarını henüz keşfetmemişsinizdir. Özellikle Türkiye'deki eğitim sistemi bireyleri Türk yazarlardan soğutabiliyor.

Adsız dedi ki...

4 doğru çok mu az ?

ACEMIDEMIRCI dedi ki...

Blogunuzu izliyorum. Karınca kararınca ben de yazıyorum. Yayınlanan yerler var. Ayşei Yasemin Yüksel ya da rumuzum Acemi Demirci ile arasanız sonuçlar gelecektir.

Yusuf dedi ki...

Okumayı seviyorum ve yazmayıda istiyorum. Lise mezunuyum hayatım iş ve ev arası. Yaşım22 şehrin yerel dergisinde veya gazetesinde köşe Yaşar'ı olabilir miyim. Yada kitap yazabilir miyim bahsettiğiniz gibi çok okuyup çok yazmak lazım. Ben de azîm yeterince var diye düşünüyorum. Ve zamanımında siz ne düşünüyorsunuz ne
Önerirsiniz. Teşekkürler

Yazar Odası dedi ki...

@Yusuf Biçer: Bu, bir başkasının size söyleyebileceği bir şey değil. Okursanız, çok çalışırsanız ve yazmayı sürdürürseniz kim size engel olabilir ki!

Unknown dedi ki...

Mezarlardan sesler
Ölüler konuşuyor
O dünyaya bir daha gidersem çok iyi insan olucam,
Ne işim var boş beleş işlerle,
Bu dünyaya güzel hazırlanıcam.
Ben onu bunu bilmem,
Bunu bilir bunu söylerim;
Hayatta iyi olup, olmamakta bütün mesele,
İnsanları bir dokunuşta mutlu edebilmekte,
Bir gülüşle kahkahaya boğmakta,
Kalplerinde mezar açıp, o mezarda hiç ölmemekte.

Adsız dedi ki...

Test çözerken "beylik edebiyat paralaması" ne demek bilemediğim için araştırırken karşıma çıktı. Soru bankası buradan alıntılamış. Hala ne demek bilmiyorum orası ayrı ama fındık kabuğunu dolduramayacak bir yazma yeteneğine sahip olmama rağmen etrafımdaki herkesin niçin ısrarla Shakespeare'in dehasına sahipmişim gibi davrandıklarını anlayabildim. Teşekkürler.