30 Mart 2011 Çarşamba

Yapmayın: Üç nokta...

Türkçe yazan amatörlerin ve hatta hasbelkader bir kitap yayımlatmış olan bazı şanslı kötü yazarların çok sık yaptıkları bir hata üzerine bir yazı bu: Üç nokta! Diyeceğim odur ki sakın ama sakın yapmayın. Bir metni katleden bir şey varsa o da yerli yersiz kullanılmış olan üç noktalardır.  Üç nokta, muhtemelen bir metinde en son gereksineceğiniz noktalama imidir. Oysaki yeni yeni bir şeyler yazmaya başlayanlarda - ve özellikle Facebook’ta bazı şairler adına sahte şiirler yayan kişilerde - bu üç nokta kullanma eğilimi oldukça baskın. Diğer dillerde böyle bir sorun olduğuna ben hiç denk gelmedim. Dileyenler çeviri kitaplardan da sağlamasını yapabilir ve bu noktalama iminin ne kadar kullanıldığına dair fikir edinebilirler.

Peki ne zararı var üç noktanın? Her şeyden önce, metni yerli veya yersiz üç noktalarla doldurmak okurun sizi yazar olarak ciddiye almasını engeller. Çünkü yetkin okur, bunu yapanların aslında noktalama imleri bazında edebiyat paraladıklarını bilir. Cümlenin sonuna üç nokta koymak cümlenizi daha afili veya edebi yapmaz. Üstelik okumayı zorlaştırması da cabasıdır.

Eğer yazım kurallarına uymak gibi bir derdiniz varsa unutmayın ki yarım bıraktığınız cümleleri bile üç noktayla bitirmenize gerek yoktur. Söz konusu olan yaratıcı bir metin olduğu için noktalama imlerini birebir yazım kılavuzunda öğretildiği biçimiyle kullanmak gibi bir zorunluluğunuz yok. Nokta ve virgül, bazen de soru imi çoğu kere kurmaca bir metni tamamlamak için fazla fazla yeterler. Büyük bir çoğunlukla da kullandığınız üç noktaların hiçbir işlevi bulunmaz. Eğer ciddiye alınan bir yazar olmak istiyorsanız size önerim beş sayfalık bir öyküde iki bilemediniz üçten fazla üç nokta kullanmamanız yönünde olacaktır. Dilerseniz önemli yazarların romanlarına, öykülerine bakabilirsiniz. Göreceksiniz ki üç nokta imi neredeyse hiç kullanılmamaktadır. Başta dediğimizi sonda da yinelersek, sakın ama sakın yapmayın! İkide bir üç noktalarla doldurarak metninizi katletmeyin. Tabii niyetiniz edebiyat paralayan bir amatör gibi gözükmek değil de ciddiye alınan gerçek bir yazar olmaksa.

12 yorum:

Musa dedi ki...

Azerbaycanda da bu durum var.

duyguözbağcı dedi ki...

üç nokta kadar ki'lerin kullanımı da çok önemli.

Adsız dedi ki...

çok sıkıcısınız lan

Adsız dedi ki...

ferit edgü tipindeki üç noktalar için ne diyeceksiniz peki

Y.O. dedi ki...

Ferit Edgü'nün metinlerindeki üç nokta kullanımı yukarıda eleştirilen üç nokta kullanımından çok farklı. Burada eleştirilen, Facebook'ta paylaşılan metinlerde sıkça görüldüğü gibi yerli yersiz her cümlenin sonuna konulan üç noktalar. Bitmiş bir cümleye nokta koymak dururken üç noktayla cümlenin daha afili olacağı bir yanılgıdır ve dahası nitelikli okur bu afili olma naifliğini görür ve bundan rahatsız olur. Yoksa Ferit Edgü'nün üç nokta kullanımı böyle olmadığı gibi metnin ritmi açısından da bir etki yaratan cinstendir. Hem anımsadığım kadarıyla Ferit Edgü ikide bir bitmiş bir cümlenin sonuna üç nokta koymaz.

Sokrates'in Yeğeni dedi ki...

Ben de üç noktaları, çokça olmasa da, sıkça kullanırım. Uyardığınız konular üzerinde şimdiye kadar hiç düşünmedim. Galiba haklısınız. Üç noktayı biraz fazla kullanmak metne bir dağınıklık havası veriyor. Belki bundan sonra daha dikkatli davranırım bu konuda.

Bu arada pek faydalı bir blogunuz var. Yazılarınız çok lezzetli. Arkadaş bloglarına ekledim sizi de. Görüşmek dileğiyle.

Y.O. dedi ki...

Teşekkürler, Socrates Junior.

Adsız dedi ki...

Peki ya noktalı virgülün kullanımı? Bu konuda da diyebileceğiniz bir şeyler, uyarabileceğiniz noktalar var mı?

Kullanım alanlarını öğrendikçe olduk olmadık her yerde noktalı virgül kullanır oldum. Cümleler dallanıp budaklanıyor, sonlarını toparlayamıyorum bir noktadan sonra.

Y.O. dedi ki...

Noktalı virgül, teknik, akademik bir yazıda gerekli olabilir. Yaratıcı bir edebiyat metindeyse kullanımı, metni dallandırıp budanlaklandıracak ve okuyucunun gözünü tırmalayabilecektir. Sakınımlı kullanılmalı o da. Kurmaca bir metni yazmak için çoğu kere virgülle nokta yeter. Belki bazen de soru işareti. Geri kalan noktalama işaretlerine çok nadir gereksinim duyarız.

Adsız dedi ki...

İki masa öteden çağırdılar; garson koştu. Üç kişiydiler; karşıda oturan ikisi kalın kaşlı, kara bıyıklıydı ama birbirlerine benzemiyorlardı. Arkası dönük olanın saçları kısa, sırtı gergindi; kara ceketliydi. Yeni gelen, üçü genç biri orta yaşlı dört kişi önündeki masaya yerleşti. Şişi gelince bardağına şarap doldurdu. Ağır ağır, dura dura yiyordu. Arada birkaç yudum şarap içiyor, her içişinde gözlerini kısıyordu. Kapı açıldıkça dönüp bakıyordu. Uzunca boylu, ince bir adam karşısındaki sandalyeyi çekmişken bıraktı; gidip kapının öte yanındaki iki kişilik masaya oturdu. Dumanlıydı içerisi, gürültülüydü; yüksek sesle konuşanlar, gülenler vardı. Önündeki masada duvar dibinde oturan kumral, konuşkan genci birine benzetiyordu; yüzüne bakınca gözlerini indirdi; bir sigara yaktı. Kapının açıldığını duymamıştı; yanından bir polisle gece bekçisi geçti; iki masa ötede durdular.

Yukarıdaki, Anayurt Oteli'nden bir parça. Bu metni noktalı virgülden arındırabilir miyiz örneğin?

Y.O. dedi ki...

Burada tabii dönemim imla anlayışı ve yazarın seçimleri de önemlidir. Kurmaca bir metni yazarken her zaman mutlak doğrular yoktur. Yukarıdaki yazının temel izleği de noktalama işaretlerinin 'doğru' kullanımına yönelik bir ders vermekten ziyade kurmaca bir metni yazarken noktalama işaretlerini bir tür edebiyat paralama amacında kullanılmasının tehlikelerini göstermekti. Tıpkı Facebook'ta paylaşılan manzumeler gibi. Sonuçta Yazar Odası da bir dilbilgisi blogu değil, yazmak ve yayımlamak üstüne bir blog. Yoksa şu da var ki yaratıcı bir metin yazımıyla ilgili verilen tavsiyelerin hepsi aslında Murat Gülsoy'un deyimiyle ihlal edilebilir kurallardır.

şehirlerarası nakliyat dedi ki...

paylaşım için teşekkürler